Önsöz: ‘Bilinçaltınız sizinle mücadele etmez, sizinle tartışmaz ya da sözlerinize karşı çıkmaz. Siz ona ne derseniz onu yerine getirir.’

2019 Temmuz’un başı. İstanbul üstüme üstüme geliyor, üç haftada on kilo vermişim, uyku haram olmuş, günde iki saatlik uykularla hayata devam ediyorum. Tam bir kaostayım. Belki iyi gelir diye Konya’ya gidip gelmişim, anladığım tek şey acıyı insan her yer götürüyormuş.

Yemek desem yemek yiyemiyorum, uyku desen uyuyamıyorum. Günde iki tane zift gibi sek kahve içiyorum o da güne devam edebilmek için. Kalbim o kadar acıyor ki diyorum ki ‘Bir insanın kalbi bu kadar acıyabilir mi?’ bir yandan da kendime şaşırıyorum. Belki düşünmemek iyi gelir diye kendime işe verdiğim dönem. Ekstra bir iş daha almışım, akşam yedide işten çıkıp, akşam sekizde Levent’e toplantıya gidiyorum. Çabalıyorum kısacası acıdan kaçmaya çalışıyorum. Asla kabullenmiyorum. Ondan önce sürekli gittiğim Üsküdar bana yara olmuş, Kadıköy desen adımımı atacak mecalim yok.

Değişmem gerekiyor farkındayım, ama o farkındalığa erişmek için bir ampul yanmamış. Sonrasında Şarklı olarak çıktığım yolda tüm putlarımı, ön yargılarımı yerle bir ettiğim bir dönem. En yakın arkadaşım Arzu ile beraber belli semtler belirledik, Balat, Taksim, Karaköy, Bebek. Önceki ben olsam ‘Karşıyı sevmiyorum, Taksim’e hiç gitmem ille de Üsküdar’ diye tuttururum. Ama işte değişim istiyorum, putlarımı, ön yargılarımı yıkmak istiyorum. Sonrası mı ‘Ya Allah’ diye elimde balta girdim bilinçaltımdaki putlarımı yıkmaya. Yaptım mı? Vallahi yaptım, çok da güzel oldu. Tabii hemen mi oldu? Hayır.

Cilt cilt kitaplar bitirdim, bulduğum her boş vakitte bulabildiğim her internet konferansını takip ettim, tek tek put belirlediğim ne düşüncem varsa hepsini yıktım geçtim. Tam TEDx videoları bağımlısı oldum.

Şu an mı, hadsizlik olarak algılamayın ama, psikolojinin her aşamasını konuşacak kadar bilgim var. Çünkü az okumadım, çünkü değişime olan inancımı en üstte tuttum. Ve fark ettim ki ‘Ön yargılar, beynimizi zehirleyen birer virüs gibi.’ Belki de daha tehlikeliler. Çok ön yargılı bir insan değildim ama kendi içimde sığındığım kalıplaşmış düşüncelerim vardı ve değişmesi gerekiyordu. Ve bu sürecin sonunda kahvelisekerli.com kuruldu. Bu arada bir şeyi daha keşfettim kahveye olan sevgimi.  Öyle derin ön yargılarım yoktu belki o yüzden düşüncelerimi değiştirmede zorlandım, ama çok zorlanmadım. Ve sonunda değişim kazandı. Acı geçti mi? En azından acının bir şekilde bizimle devam ettiğini de öğrenmiş oldum…

Yazar notu: Yazar Kafka’nın Dönüşümünü hayat prensibi görecek kadar çok okudu. Belki de zihninin değişime olan inancı Dönüşüm’ü bu kadar çok okumasından kaynaklanabilir…

Paylaş:

Kahveli Şekerli

administrator