Bazen kelimeleri toparlayamazsınız ve yazılar gecikir. Özellikle benim bu sitede yaptığım gibi samimi duygularınızla yazıyorsanız. Yani bu hafta benim için zor geçti, toparlanmam gereken bir haftayı geride bıraktım. Normalde böyle zamanlarda tüm sosyal medyayı kapatır kendi içime dönerdim. İşte özellikle Instagram’daki tüm hesaplarımı iş için kullandığımdan artık o lüksüm de yok.

Gerçekten zor günler geçiriyoruz, hem ülkece hem de bireysel olarak. Şükürsüzlük yapmak değil niyetim ama samimiyet benim için önemli. İçimde birikenleri ‘Bak doğrusu şu, yanlış anladın beni’ diyemediğim bir haftayı geride bırakınca sanırım yine yazmak tek kurtuluşum. E hayatta biraz bunların toplamı değil mi?

Bu ara en çok Sakarya’yı ve orada geçirdiğim anları özlüyorum. Sadece doğa ile iç içe olduğum, sakin, dingin mis gibi havasının ruhumu tamir ettiği o düş gibi zamanları. Üstümde Ziya Osman Saba şiirleri gibi nahif bir kırgınlık ve kabulleniş var. Oysa Sakarya’daki Oktay Abi’nin cafesinde bir çay içsek her şeyi çözerdik. Orası da yok ya artık.

*

Gerçekten sosyal medyaya karşı benim gibi hisseden var mı acaba? Bazen gerçekten merak ediyorum. Ben fazla kapalı düşünüyor olabilirim, bu konudaki tavrımı değiştirmeye çok çalıştım ama elimden gelen anca bu kadar..

Sanırım sadece iş için baktığım için olabilir, ciddi manada tüm Instagram benim için sadece iş. Ama yapacak bir şey yok, 25 yıldan sonra sosyal medya hakkında fikirlerimi değiştirmeye çalışmayacağım. Bunu söyledim ya şimdi bir iki-üç yıla tüm hayatını sosyal medyada paylaşan bir fenomen olursam şaşmam. Çünkü genelde iddiamdan vurulma sürem o kadara tekabül ediyor. Hatta bazen şaşırıyorum acaba dünyaya iddiamdan vurulmaya mı geldim? 🙁

Bu ara burayı da daha çok insana açmayı düşünüyorum. Mesela yazmak isteyen ve yazmayı deneyimlemek isteyen insanlara. Hoş bir fikir gibi geliyor. Eğer ciddi olarak okuyup da yazmayı deneyimlemek ve yazmak isteyen olursa kahvelisekerli@gmail.com’a mail atabilir. Hoşça bakın zatınıza, esen kalın…

 

Paylaş:

Kahveli Şekerli

administrator