Kelimelerin etimolojik kökenleri hep dikkatimi çeker, meslek deformasyonu da olabilir. Bir kelime hakkında uzun uzun düşündüğüm çok olmuştur; ‘Acaba ilk kim buldu, hangi millete ait?’ gibi.

Kelimeler milletlerin ortak kaderleri de aslında. Bu nedenle o medeniyete ait kelimeler mutlaka o milletin yaşanmışlıklarına tanık oluyor. Ve mutlaka her yüzyılda, her millete ait bazı banko kelimeler ortaya çıkıyor. Mesela kadim Türk geleneğinin zirvesini yaşayan Köktürk döneminde ‘Kut’ kelimesinin aşinalığı gibi. Ya da Tanzimat döneminde ortaya çıkan ve toplumun şekillenmesine yardımcı olan ‘Medeniyet’ kavramı gibi. Hatta bu dönemde; o zamana kadar ilk kez kullanılan ve Mustafa Reşit Paşa’ya Şinasi tarafından ithaf edilen ‘Medeniyet Peygamberi’ gibi bir kavram da ortaya çıkıyor.

Medeniyet kelimesine geçmişten bu yana özel hayranlığım var. Lugate göre medeniyet kavramı; ‘Bir millet ve toplumun maddî, mânevî varlığına âit üstün niteliklerden, değerlerden, fikir ve sanat hayâtındaki çalışmalardan, ilim, teknik, sanâyi, ticâret vb. sâhalardaki nîmetlerden yararlanarak ulaştığı bolluk, rahatlık ve güvenlik içindeki hayat tarzı, yaşama biçimi, medenîlik, uygarlık.’ olarak geçiyor.

Medeniyet günlük yaşamımda da sıkça dile getirdiğim bir kavram. Sanırım bir şehirde en sevdiğim kriterlerinden biri de medeni gelişmişlik seviyesi.

Toplumumuz, atalarımız geçmişten bu yana sanata ve medeniyete düşkünlüğü ile tanınıyor. Her ne kadar günümüzde tam tersi bir algı söz konusu olsa da, geçmişten bu yana Türk toplumunu şiir, sanat ve medeniyet şekillendirmiştir.

Anlattıklarım Ütopya gibi gelebilir, ancak kabul etmediğimiz gerçek bu. Müze gezme gibi bir alışkanlığınız varsa bu söylediklerim zaten siz de karşılığını bulacaktır.

Sadece biz geçmişten bu yana acılarıyla da var olmaya çalışan bir millet olarak bu kavramları düşünmeye algılamaya ve toplumda normal görmeye fırsatımız olmadı.

Bulunduğumuz coğrafya geçmişte dünyayı var eden nice medeniyetlere, milletlere, uygarlıklara ev sahipliği yapmış. Yani biz  aslında miras olarak da sahibiz.

Zamanında Batılılar kendi kökenlerine ulaşmak için birçok sanat eserimizi talan edip kendi ülkelerine götürmeleri bile buna örnek olabilir. Koca Batı coğrafyasına medeniyeti öğretmiş bir toplumuz, haliyle kendilerini ararken kökenlerini bizden sanmak istemeleri de doğal. Şimdi sanatın ve medeniyetin merkezi gibi dursalar da insana ait temel yaşama ritüellerini bile bizden öğrendiler sonuçta ve parfüm kullanmaktan kurtuldular, ya da şemsiyeyi sadece yağmur ya da güneşten korunmak için kullanmaya başladılar.

Farkında olmadığımızdan kaybediyoruz aslında çoğu zaman. Toplum olarak özümüzü hatırlasak, yeniden sanatın ve medeniyetin bizi inşa etmesini sağlasak her şey çok farklı olabilir. Kültür, sanat, edebiyat, ya da medeniyet insana dair en güzel kavramlar. Köktürk, Uygur, Karahanlı, Selçuklu, Osmanlı ve şimdi geçmişte bize ve milletimize ait var olan medeniyeti keşfettiğimizde her şey bambaşka olabilir. Ziya Gökalp gibi kültürü halkta mevcut olduğunu ve bir mücevher gibi işlememiz gerektiğini düşünüyorum. Sadece sanata olan gereksiz önyargılardan sanatsever insanlara olan garip bakıştan kurtulup geçmişi hatırlamamız gerekiyor. Bizi var eden sanat, en insan özelliğimiz medeniyet. Yazı tam bir Tanzimat şairi Şinasi gibi medeniyet güzellemesiyle devam ediyor. Ama bizim toplumumuza ait olan o kadar da uzakta değil.

Ahmet Hamdi Tanpınar ‘Tanzimat devrinin ilk ideolojisi
medeniyetçiliktir.’ diyor. Mesela sahip olduğumuz ideolojimiz medeniyetçilik olsa fena mı olur. Üniversite okurken çoğu kez ‘Senin de işin gücün konferans, sergi ne buluyorsun anlamıyorum.’ sözünü sıkça duymuş bir insan olarak bu kavramların günlük yaşama adapte edilmesi gerekir diye düşünüyorum. Bunun adımı da sanatsever, kitap okumaya çalışan, kendince kültürel kimlik kazanmış insanlara ‘Aman bu da hep çok biliyorum havasında entel işte’ bakışını değiştirmek. Zamanında toplumumuzu inşaa eden temel kavramlardan bu kadar uzaklaşmış olmamız da ne kadar acı. E ne diyelim, bir kelime, belki bir yanlış bakış açısını değiştirir. Benim de bu yazıdaki çabam bu yönde olsun. Sanat güzeldir, medeniyet dünyanın en güzel kelimlerinden biridir, şiir hayat kurtarır, kültür bir insanın güzel birikimidir. Bu mottolarımla birlikte yazının da sonuna gelmiş bulunmaktayım. Hoşça bakın zatınıza 🙏

Paylaş:

Kahveli Şekerli

administrator