Çağdaşlarımın Instagram canlı yayını açıp çanta markası verdiği zamanlarda ‘İnsanlar adına faydalı ne yapabilirim?’ diye düşünmekten yoruldum. Bu satırları tam da bu yorulmuşluk üzerine yazıyorum sayın okur bu yazı bolca hiciv içerir. 🙁

Hala evvel zamandan içre yaşayan ve Bizim Yunusun şiirlerini (Şair Yunus Emre) kendine şiar edinmiş bir kızçe olarak sözümün, sesimin yettiği, düşüncemi rahatça dile getirebileceğim her mecrada bunu yapmaya devam edeceğim. Hiciv başlığı altındaki satırlarım sadece edebiyatçılıktan. Yoksa biz bizeyiz burada eleştiri sevmeyenler derneği kursam başkan seçilirim o derece 🙁

*

*

Bazen her şeye Bolu Beyiymişcesine isyan eden Köroğlu gibi hissediyorum kendimi. Sonra diyorum ki sakin ol Kübiçen herkesin yolu kendine, herkesin hikayesi kendine yara. Biraz ruh halimin yazısı olacak mazur görün. Önsöz de belirtmek isterdim ama bakarsanız fragmanlara da, önsözlere de inanmıyorum. Nicedir Aziz Mahmut Hüdai hazretlerini ziyaret edememiş, Ahenk’te çay içememiş olmanın verdiği bir yarada var üzerimde çaktırmıyorum. Koskoca Üsküdar’da gidebilmeyi becerebildiğim başka mekan yok naparsın. Zaten artık Üsküdarlı olma tanımını bırakalı baya oldu. Nereye aidim desem  yerim yok, nereye gitmeye çalışsam yollar kapalı. Elimde Karaköy elimde Taksim. Evden çıkamadığımızdan oralarda yalan oldu.

*

*

Bir duygunun şiirini yazacak olsam samimiyet olurdu. Zira kuşların uçuşuna münhasır bir kerametten içre sadrımda şifa olurdu o şiir. Şimdi bu satırlarımı da aynı içtenlikle aynı samimiyetle yazdığımı bilin. Varsın şiir olmasın da adı nesir olsun. Bakarsın görebileceğimiz yüzyılda nesire de şiir derler.

*

*

Doğduğu bina rezidans dikmek için yıkılan bir çocuk olarak, 25 yaşında hala içindeki çocuğa sahip çıkmaya çalışan bir çocuk olarak, birazcik da edebiyatçılık yapmaya geldim bugün. Eski Şarklılardan kim kaldı bilinmez ama, evvel zamandan içre bu saatler benim Neşet Baba dinleyip twit attığım saatlerdi. Geçtim, daha yarayla tanışmamıştım. Başkasının yarasının derdine şiir yazmayı marifet sanırdım. Yaramdan vurulduğumda yazdığım şiiri kendime saklarken bile aşikârdım aslında. Şiirimin adına yaptığım telmih de bana kalsın. Zira üstümde Kılark Kent’e inananlara, Hz. Hızır’ı anlatmaya çalışmışlığın yorgunluğu var. Baktığında bunlar hep Hz. Hızır’a inanmaktan, Kılark Kent’te kimmiş. Benden her yardım isteyeni Hızır sanan ve Hz. Hızır’a dair sadece ‘altı parmaklı’ olduğu rivayetine sığınarak tanımaya çalışan ben için, çok abes olmasa gerek. Yoksa Hz. Hızır’la karşılaşabilecek bir mertebeye ulaştığımı varsaymak sadece zahidlikten affola.

*

*

Kalbimi masivadan geçirtmeye and içmişim gibi davranıyorum bazı zamanlarda, oysa gözlerime dünya kurulmuş farkında değilim. Bazı zamanlarda da beynimde şıngır şıngır kılıç sesleri, dıgıdık dıgıdık at sesleri, bir toz tufanı ve iç sesimde aynı yankılanış: ‘Bir susun da uyuyalım da.’

*

*

Ellerim dezenfekte etmekten kıpkırmızı olmuş şekilde yazıyorum bu satırları, canım acıyor sevgili okur!

Kolonyaları oldum olası severim, bu yazının bir şarkısı olsa Çam kolonyası olurdu. Bir şiir olsa bu yazı Arkadaş Zekai Özger şiirleri olurdu. Zira telefonu kolonya kovasına sokmuş gibiyim. Odam buram buram limon kolonyası kokuyor.

 

Neyi sevsem putlaştırmadan bırakmadığım zamanları geride bıraktım. Allah’tan büyüdüm, Allah’tan putlaştırmanın Şark’ın kanayan yarası olduğunu kabullendim. En son Şarklılıktan da istifa ettim artık Frenklilere takılmayı bıraktım. E, değiştim, e dönüştüm e onca çabayı boşuna harcamadım ben. Şimdi Şark’ın şiirini, Frenk’in müziğiyle dinleyip mutlu oluyorum bu kadar. Zira Frenkler müziği iyi yapıyor, Şarklılar şiiri müthiş yazıyor. Bak nesir de de Frenklinin hakkını yiyiemeyecegim. Zira en sevdiğim Victor Hugo bir Frenkli ve ben Sefilleri belki de 8373928 kez okudum. Bu tüm en sevdiğim Victor Hugo kitapları için geçerli bir durum olsa da kurguya olan hayranlığım 10 yaşından itibaren okuduğum en sevdiğim Victor Hugo kitapları sayesinde gelişti.

Ömer Seyfettin’in cenknamelerle yarışan hikayelerinin etkisine yazmadan edemeyeceğim. Güzel bir yazı oldu gibi hissediyorum. Ben okurken keyif alacakmışım gibi. İnşallah siz de alırsınız zira biraz da bir şey anlatmayan ama laf kalabılığı ile dolu post-modern romanlar oldu da gibi :(. Neyse gece saat üç yazmaya devam edersem olduğum yerde uyuyua kalacağım. Hoşça bakın zatınıza 🌸

Paylaş:

Kahveli Şekerli

administrator