Ayşegül Acar, Japonya’da yaşayan bir Türk mühendis. Aynı zamanda Youtube’da bir kanalı var ve düzenli olarak içerikler paylaşıyor. Geçtiğimiz haftalarda keşfettim Ayşegül’ün kanalını. Sıcak, samimi ve Japonya’ya dair birçok bilgi edinebileceğiniz çok keyifli bir YouTube kanalı; ‘Ayşegül Japonya’da.’

Ayşegül’e röportaj yapma talebimi ilettiğimde sağ olsun beni kırmadı. Kendisiyle Youtube ve Japonya hakkında keyifli bir röportaj gerçekleştirdik. Tüm içtenliği ve sorularıma verdiği samimi cevapları için kendisine buradan tekrar teşekkür ederim.

  • Bize kendini tanıtabilir misin?

Merhaba, ben Ayşegül. 1996 yılında Lefkoşa’da doğdum. Kırklareli’nde büyüdüm ama aslen ailem Uşaklı. Orada da 2-3 yıl kadar yaşadım. Yıldız Teknik Üniversitesi Elektronik ve Haberleşme Mühendisliği bölümünden mezun oldum. 2 ablam ve 1 abim var. 2019 yılından beri Tokyo`da yaşıyorum, burada çalışıyorum.

Üniversite 3. Sınıfta Polonya`daki Erasmus deneyimim ile yüksek lisans yapmak istediğimin ve yeni bir kültürde yasamak istediğimin farkına vardım. Asya kültürüne hep ilgi duymuşumdur. Özellikle Kore, dizilerinin etkisi ile bende ayrı bir iz bırakmıştı. Kore`ye gitmek istediğime karar verdim. Erasmus`tan döndüğümde hemen hazırlıklara başladım. Aylarca tamamen programlı şekilde sabah 6 buçuktan aksam 12`ye kadar hep bu hayalim için çabaladım. Not ortalamamı yükselttim, İngilizce dil belgesi aldım, Kore`ye gitmek istediğim için Korece öğrenmeye başladım. Üniversiteye başladığımdan beri ekonomik özgürlüğümü sağlamıştım. Hep kendim kazanıp kendi imkânlarımla geçindim. Hayalimi gerçekleştirirken yine kendi imkânlarımla yapmak istiyordum. O yüzden burs araştırmaları yaptım. Fakat Kore`nin devlet bursunda ilk aşamada reddedildim. Hiç aklımda yokken o anda birden Japonya’yı da araştırmaya karar verdim. Ve ilk fırsatta bir iş imkânı elde ettim. Bir öğrenci statüsünde olmaktansa iş bulmuş olmam ailemi de, beni de çok rahatlattı. Sanırım kaderimde varmış ki Japonya’yı araştırmaya başladığım gibi çok güzel bir fırsat yakaladım.

İş hayatım dışında spor yapmayı çok seviyorum. Spor küçüklüğümden beri hayatımın bir parçası olmuştur. Üniversitedeyken 1 yıl kadar kickboks yaptım. Burada da bir zaman ayarlayabilsem karate yapmayı çok istiyorum ama vakit bulamıyorum. Şu an en çok zamanımı Youtube kanalıma ve Japonca çalışmaya ayırıyorum. Ama onun dışında müzikle de ilgiliyim aslında. Şarkı söylemeyi çok severim, biraz da gitar çalabiliyorum. Lisedeyken ve Polonya’da erasmus yaparken 2 kez sahne alıp şarkı söyleme şansını yakaladım. Aklıma geldikçe yine çok heyecanlanıp mutlu oluyorum.

  • Japonya’da yaşamaya başladıktan sonra seni en çok zorlayan şey neydi? Japonya’ya dair en sevdiğin şey nedir?

Yemek ve yalnızlık. Aslında yalnızlıkla hiç problemim olmamıştı. Hatta severim bile bazen. Ama buradaki durum apayrı. İlk geldiğimde evimi ayarlayana kadar 2 ay paylaşımlı evde kalmıştım. Evde yaklaşık 10 kişiydik ama tek yabancı bendim. Ve o zaman hiç Japonca bilmiyordum. Bazen günlerce hiç konuşmadığım oluyordu. Bende geceyken Türkiye’de iş saati olduğu için kimseyi arayamıyordum da. O zamanlar çok üzülmüştüm ama artık alıştım. Yalnızlık dışında yemek de beni inanılmaz zorladı. Japonlar çok fazla domuz eti tüketiyor. Ama biz domuz eti hiç yemediğimiz için beni kokusu çok rahatsız ediyor. Marketlerde her şey Japonca, İngilizce yazı yok genelde. Tavuk sanıyordum tofu çıkıyordu, domuz eti çıkıyordu. Evdeki ocaklar bir garipti 1 hafta boyunca ocağı bile açamadım, yemek pişiremedim. Pişirilmiş pilav, kızarmış tavuk, hazır erişteler falan alarak 1 haftayı geçirdim. Sonra evde birinden yârdım istedim dayanamayıp. 🙂  Meğer ocağı çalıştırmak için süre sayacını da açmam gerekiyormuş öyle öğrendim.

Japonya`ya dair en sevdiğim şey doğası bence. Tokyo gibi bir metropolde yaşıyorum, ama her yerde kocaman parklar var. Yeşil alan çok fazla. Herkes sürekli piknik yapıyor. Evime çok yakın mesafede çok tatlı bir gol var. İlk yerleştiğimde çok koşmaya gidiyordum oraya. Artık spor salonuna gidiyorum. 🙂

  • Her şeyi bırakıp başka bir ülkede hayat kurmak çoğu insana zor gelebilir. Çok genç bir yaşta bunu yapabilmen takdire şayan, tecrübelerinden yola çıkarak Japonya’da hayat kurmak isteyen okuyucularımıza neler tavsiye edersin?

Gerçekten zor. Yalnızlığı göze almak lazım. Nasıl evlenince, çocuk sahibi olunca arkadaşlarınızla biraz kopmaya başlıyorsunuz, başka ülkeye taşınınca o daha erken oluyor. Sevdiklerinizle telefon görüşmeleri bile azalıyor bir süre sonra ister istemez. En zor kısmı da ailenizi görememek tabi. Ben üniversitede hep çalıştığım için alışığım buna biraz. Yılda 1-2 kez anca gidebiliyordum eve. Ama eğer ailenize düşkünseniz, yalnız yapamam derseniz zor. Avrupa`da olmak daha rahattır bu açıdan ama Japonya`ya gelmeyi düşünüyorsanız en fazla yılda 1 Türkiye ziyareti yapabilirsiniz. O da en iyi ihtimal. Ama bunu göze alıyorsanız ilk yapacağınız dilinizi geliştirmek olmalı. Japonya istiyorsanız en azından İngilizcede akıcı olmanız gerekir. TOEFL veya IELTS almak gerekli. Japonca bilmek de tabii ki artı olur. Çünkü ben sosyal yaşamda çok zorlandım Japonca bilmediğim için. Dil dışında alanınızda ne yapmak istediğinize karar vermek en önemlisi. Japonlar amaçlara çok önem veriyor. “Neden sizi seçsinler? Diğerlerinden farkınız ne? Bunu onlara güzel şekilde anlatmanız gerekiyor.” demişti bir arkadaşım. Cidden de öyle. Japonlar mantıklı insanlar ve onlara da mantıklı yaklaşmak gerekiyor. Japonya`ya gelmek istiyorum demek yetmiyor. Neden Japonya istiyorsunuz? Buraya gelince ne yapmak istiyorsunuz? Bu soruların cevabını bulup güzel bir şekilde karşı tarafa anlatmalısınız. Buraya gelme imkânını elde ettikten sonra ise sadece anı yaşayın derim. Hata yapa yapa öğreniyorsunuz burada yaşamı. Ama alışınca da kopmak çok zor oluyor.

  • Japonya kültürü ile Türk kültürü arasında benzerlikler var mı? Ya da gözlemlerine dayanarak en bariz farklar neler?

Aslında çok benzerliklerimiz var. Çay kültürü iki ülkede de büyük yer kaplıyor. Türkiye’de her gün içtiğimiz siyah çay ne ise burada da yeşil cay o. Emlakçılarda gezerken her gittiğim yerde yeşil cay ikram ediyorlardı. Çoğu restoranda su yerine bir sürahi çay getirirler. İki ülkede de yer sofrası çok yaygın. Hatta Türkiye’de metropollerde o kadar yaygın değil ama burada hala çok sık kullanılıyor. Mesela benim evde yer masam ve yer sandalyem var. En önemli bir diğer benzerlik ise evde ayakkabı ile gezmemek. Polonya’da yurt odama bile yere battaniye serip kilim gibi kullanmıştım. Çünkü ayakkabı ile gezmek bizde rahat değil. Biz iş yerimizde bile ayakkabıları çıkarıp terliklerimizi giyiyoruz. Gerçekten çok rahat oluyor. Hatta Avrupalı Amerikalılar Japonya`da tuvalet terliğinin ayrı olmasına çok şaşırıyorlar. Halbuki bizde de aynısı var ve hijyen açısından öyle olmalı zaten.

En bariz farklar ise ilk olarak yemek kültürü derim. Burada çevre temizliğine gerçekten çok önem veriliyor. Çöpleri geri dönüşüm için ayırma büyük ciddiyet ve düzen ile yapılıyor. Sokaklarda çöp tenekesi yok ama hiç çöp de yok. Eve gidene kadar veya bir markete girene kadar çantanızda taşıyorsunuz mecbur. Burada sokak hayvanları hiç yok. Ama hayvan sahibi olan çok kişi var. Hatta bazıları çocukları gibi bakıyorlar hayvanlarına. Bebek arabasında gezdirilen köpek görmek çok normal.

  • Mühendisliğinin yanı sıra Youtube’da içerikler paylaşıyorsun. Ben de seni bu vasıta ile tanıdım. Youtube’da içerik paylaşmayı sevdiğin belli oluyor. Youtube kanalı açma fikri ilk nasıl ortaya çıktı? Youtube senin için ne ifade ediyor?

Youtube`ta içerik üretmeyi gerçekten çok seviyorum. Önceden fotoğraf çekilmeyi bile çok sevmezdim, biraz utangaçtım. Ama her yeni deneyim beni kabuğumdan çıkardı. Buraya gelince çok yalnız hissettiğimden bahsettim. Ve eve gittiğimde bir uğraşım olmadığı için daha da kötü hissediyordum. Tokyo`da yaşayacağımı duyan arkadaşlarım hep Youtube kanalı açmalısın çok güzel olur falan diyorlardı. Birden benim de ilgimi çekmeye başladı. İlk başlarda telefonla çekip telefondan editliyordum. 🙂  Sonra gerçekten hoşuma gitmeye başladığı için kamera aldım, mikrofon aldım, kendimi video yapmada çok geliştirdim. Şu an çok severek yapıyorum bunu gerçekten. Buradaki deneyimlerimi özellikle bir kadın mühendis olarak aktarmamın diğer insanlara yol göstermesini çok istiyorum. Bana “Kadın başına nasıl tek gittin? Ailen nasıl izin verdi? Korkmuyor musun?” diyen çok oluyor. Hiç korkum olmadı. Kadın başıma bunu yaptığım için kendimle gurur duyuyorum. Ailem de benim bunu ne kadar istediğimi ne kadar uğraştığımı gördükleri için beni hep desteklediler. Umarım ben de birilerinin hayalini gerçekleştirmede onlara bu yolda deneyimlerim ile yardımcı olabilirim.

  • Haftalık düzenli olarak Youtube’da içerik paylaşıyorsun. Zamanlamayı nasıl ayarlıyorsun? Hiç yetişemediğin oluyor mu?

Genelde hafta sonu video çekimini yapıyorum. Hafta içi işten eve geçince de editlemesini yapıyorum. Her perşembe yeni videolar yayınlamaya çalışıyorum. Ama tabii çok yoğun olduğum zamanlar yetiştiremediğim oluyor. Birkaç gün geç yayınladığım veya bir hafta yayınlamadığım zamanlar da oluyor. Ama takipçilerim bunu anlayışla karşılıyor. Öbür hafta yayınladığımda bıraktın diye korktuk diyenler oluyor hatta 🙂

  • Genelde insanlar farklı bir ülkeye gittiklerin o ülkenin yemek kültürüne adapte olmaya zorlanır. Japon mutfağı ile aran nasıl? Türk mutfağı ile benzerlikleri var mı?

Japon mutfağı ile aramın çok iyi olduğunu söyleyemeyeceğim. Yemek konusunda çok zorlandım ve hala zorlanıyorum. Konu yemeğe gelince çok seçiciyimdir. Suyun bile tadını seçer hep aynı markayı alırım mesela. O yüzden burada normale kıyasla daha da zorlanıyorum. Erişte türlerinin hepsini yiyebiliyorum. Ama çiğ yemeklerle aram iyi değil, garip geliyor. Sushi`nin belli türlerini seviyorum. Mesela somon, ton balığı, haşlanmış karideslileri seviyorum. Ama diğerlerini çok sevmiyorum. Sushi çeşitleri say say bitmez burada. Çiğ tavuk eti, at eti, istiridye, kalamar denedim ve hiçbirini sevemedim.

Türk mutfağı ile benzerlikleri bana yok gibi geliyor ya. Biz yağlı ve tuzlu yaparız yemekleri. Burada ikisi de çok az kullanılıyor. Biz her şeyi pişiririz, burada çok fazla çiğ tüketilen besin var. Abur cuburlarımız hiç benzemiyor. Buranın çikolatalarını hiç sevmiyorum. Tatlılar bile yeterince tatlı değil 🙂

  • Ülkemize dair en çok özlediğin şey nedir?

Özlediğim çok şey var. 1 yıldan fazladır gelemedim Türkiye’ye. Yemekleri, özellikle tatlıları çok özledim. Simit, kebap, baklava yemek istiyorum. 🙂 Arkadaşlarımla oturup saatlerce sohbet etmeyi, toplu etkinlikler yapmayı özledim. Ailemle vakit geçirmeyi çok özledim. Umarım Kurban Bayramı’na aldığım bilet iptal olmaz da gelebilirim.

Paylaş:

Kahveli Şekerli

administrator