Yolculuk çekiyor içim… Günlerce sürecek mesela. Bozkırda bir kase çorbayla sabah karşılamalı bir yolculuk. O kadar uzun zaman oldu ki yola çıkmayalı, özledim. Geçen sene bu zamanlar pandemiye kadar dağ bayır kaç il gezip kaç il de yolu sabahlamıştım. Şimdi ise bulunduğumuz semtten farklı semte gidemiyoruz korona yüzünden.

Aslında bu süreç bizi birçok farkındalıkla buluşturdu hakkını yemeyelim. Mesela ben, genel olarak evi keşfettim. Aslında evde neler yapabileceğimi gördüm. İyi yemek yapabildiğimi keşfettim, resim yapmaya başladım, spora döndüm, meditasyon yapmaya başladım, bir sürü güzel film izledim, dizi keşfettim Netflix’de, online eğitimin ne kadar faydalı olduğunu anladım…

Baktığında hiç de boş geçirmemişim kendi adıma. Ama tabii ki Ahenk’te çay içmeyi, Taksim’de müze gezmeyi, Cihangir’de kahveci keşfetmeyi, Galata’da retro dükkan keşfetmeyi de çok özledim. Bunların arasında en çok sanırım müze gezmeyi ve rahat rahat kitapçı gezmeyi özledim.

Ama dediğim gibi sanırım bu da bir süreç, olumsuz karşılamamak gerekiyor. Çünkü bazen şer görünendeki hayrı ancak böyle görebiliyoruz.

Bu süreç başladığında ki benle, şu anki ben arasındaki dağlar kadar farkı ise sadece sevinçle karşılıyorum. Şimdiki halimi yakalayabilmek için o kadar çok çabaladım ki, resmen baştan başa yeni bir insan çıkardım ortaya. Bunun temelinde ise kendimi tanımamak yatıyormuş resmen. İnsan 25 yaşında buluyormuş kendini. 25 beni çok değiştirdi, bambaşka bir insana dönüştürdü ama bu noktadaki çabalarımı da görmezden gelemeyeceğim. Değişmeyi ben seçtim.

Hayatın her yanı bir seçim değil mi zaten? Aldığımız nefes bile bir seçimin sonucu. Seçimler hayatımızın rotasını değiştirse de, biz bunu kendimiz oluşturuyoruz.

Sonuç ise tecrübe oluyor, yaşamımıza ışık oluyor. Çok uzun zaman oldu yazı yazmayalı, kahveli şekerliyi ihmal ettim sanırım. Ama ah bu vakitsizlik…Yapacak bir şey yok. Uzun zaman sonra tekrar merhaba sevgili okur… 🙂

 

Paylaş:

Kahveli Şekerli

administrator